2024 yılının büyüme sayısı ortaya çıktıktan sonra yeni makyajlama başlığı aşikâr oldu. Yüksek gelirli ülkeler düzeyine çıktık. Kur ve çok pahalı TL faktörüyle, büyümenin ayrıntılarına baktığınızda tamamına yakını hane halkı tüketimle, o da tüketimle değil, fiyat artışlarıyla fiktif bir sayı ortaya çıktı.

Buna nazaran kişi başına gelirimizi 15 bin 463 dolar olarak ilan edildi. Hatta ülke iktisadının de 1,3 trilyon TL’lik bir iktisat haline dönüştüğü, tekrar ayrıntılarına bakılmadan övünme vesilesi yapıldı.

Ülkede yaşanan insanları fakru zaruret noktasına getirmişsiniz, fakat gerçekçi olmayan kurlarla tüm gerçekler ortadayken, yüksek gelirli ülke olduğumuz üzerinden hamaset yapmaya çalışmanın mantığını anlamıyorum.

Peki diyelim ki hakikat. O denli olmadığının farkındayız fakat diyelim ki bunu temel kabul edelim. Öncelikle bunun üzerinden kredi alırsanız, Yunanistan’ın makyajlı bilançolarla fon kullanıp, sonra nasıl bir süreç yaşadığını da incelemeniz gerekir.

Abdülhamit devrinde bir karış toprak kaybedilmediğini, tarihi gerçeklere inat dizilerle anlatmaya çalışan bir anlayışın, bu söylediklerimi umursayacağından emin değilim. Yeniden her vakit olduğu üzere sonuçlarını yaşayacağız.

O vakit bir an için söylenenlerin ne manaya geldiğini de gözler önüne serelim. Şayet siz gelişmekte olan ülke statüsündeyseniz, milletlerarası iktisatta desteklenen pozisyonda olursunuz.

Kimi vakit teşviklerle, kimi vakit hibe ve kredilerle sizin gelişiminizi sürdürmeniz ve küreselleşen iktisat içinde aktif olmanızın temin edilmesi hedeflenir. Hatta birtakım regülasyonların uygulanması sırasında desteklenmesi gereken ülkeler kapsamına girersiniz.

Diyelim ki iktisat idaresinin söylediği sayıları kabul edip, artık yüksek gelirli ülke statüsüne geçtiğimizi temel alalım. O vakit ne olur? Az evvel paylaştığımız gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin dezavantajlı durumlarının eşitlenmesi için gereken fonları kim dolduruyor zannediyorsunuz?

Elbette yüksek gelirli ve gelişmiş ülkeler. Bunun farklı sebepleri var. Daha evvel dünyanın gelişimleri sırasında aldığı hasarın tazmini olarak da bakabilirsiniz, dünya iktisadının sürdürülebilir olması ismine ülkelerin cebine para koymak olarak da nitelendirebilirsiniz.

İyi ya da makus, hangi niyetle olursa olsun, bu fonlar gelişmiş ülkeler tarafından oluşturulur ve yeniden Dünya Bankası üzere milletlerarası kuruluşlar üzerinden aktarılır.  Peki artık konuşulması gereken ne?

Hamaset hoş de, bu kaynakların ve takviyelerin kesilmesine, hatta bir adım ötesine geçip, fon ismine para istendiğinde para koymaya hazır mıyız? Bugün ABD’nin Dünya Sıhhat Örgütü başta olmak üzere tartışmanın nereden çıktığını düşünüyorsunuz?

Şayet yüksek gelirli vurgusunu kabul ediyorsak, sonrasında bildiri şu olur: Pamuk eller cebe.

[email protected]